Ahmet Ümit Kimdir?
1960'ta Gaziantep'te doğdu. 1983'te Marmara Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü'nü bitirdi. 1985-85 yılları arası Moskova'da siyaset eğitimi gördü. Şiirleri 1989 yılında Sokağın Zulası adıyla yayınlandı.Hem çocuklara hem büyüklere yönelik Masal Masal İçinde (1995) ve Olmayan Ülke (2008) kitapları ile farklı bir tarz denedi. 1996'da yazdığı Sis Ve Gece polisiye alanında bir başyapıt olarak değerlendirildi. Bunun ardından 1998'de Kar Kokusu, 2000'de Patasana, 2002'de Kukla yayımlandı. Bunları Ninnatta'nın Bileziği, İnsan Ruhunun Haritası, Aşk Köpekliktir, Beyoğlu Rapsodisi, Kavim, Bab-ı Esrar, İstanbul Hatırası, Sultanı Öldürmek ve Beyoğlu'nun En Güzel Abisi izledi.Yazarın çeşitli çizgi roman çalışmaları da bulunmaktadır. Tüm kitapları Everest yayınları tarafından yayımlanmaktadır.
www.ahmetumit.com
www.facebook.com/ahmetumitfanclub
Türk Anonim Edebiyatı geleneğine bağlı bir alan olan masal, kimi zaman da yazanı belli olarak ortaya çıkar. Ahmet Ümit bu kitapta annesinin ona anlattığı masalları derlediğini söylüyor.
Bu eser de diğer masallarda olduğu gibi tekerlemeler, okuyucuya öğüt veren sözler, zaman ve mekan belirsizliği ve olağanüstülükler barındırıyor. Bir padişah ve veziri sarayda bir konu hakkında iddialaşır ve halktan bazı kişilerin garip hikayelerini öğrenmek için yola çıkarlar. hikaye de böyle başlar. (Bu kişiler; demirci, şapkacı, kuyumcu, müezzin, kör adamdır.) Masallar ustaca birbirine bağlanmıştır yazarı tebrik etmek gerek.
Masallarda verilen öğütler; sabırsız, açgözlü, kıskanç, ön yargılı olmanın verdiği/verebileceği zararlarla ilgilidir.
Anonim Edebiyatın saf diline uygun şekilde yoğrulmuş bu kitap, art arda gelen masallarla okuyucuda merak duygusunu kalıcı kılıyor. Mesajlar, okuyucuya olması gerektiği gibi açık ve net bir şekilde iletiliyor.
Dediğimiz gibi saf dili, masal bölümlerinin sunulma biçimi ve bazı olağanüstü imgeler(peri gibi) eserde sürükleyiciliği ve kitabın bir anda okunabilirliğini sağlıyor.
Git gide unutulmaya yüz tutan anonim halk kültür ürünleri ve özellikle masalları sevdirebilecek bir kitabı edebiyatımıza kazandırdığı için yazarı kutluyorum.
Sadece çocukların değil her yaş grubundan okurun okuması gereken bu kitaptan ders çıkarıp ona göre bir hayat yolu çizmek en doğrusu belki de.
Kitaba 10 üzerinden 8 verilebilir.
Yazımı beğendiyseniz paylaşabilirsiniz ve blogumu takip edebilirsiniz. Her yorum benim için değerlidir...
İyi okumalar...
Roman hikaye tiyatro değerlendirmeleri, önerileri, özetleri okur gözüyle tüm yönleriyle yazarların hayatları ve eserlerinin özellikleri. Türk Edebiyatı Dünya Edebiyatı Klasikler ve özetleri, konuları, ana fikirleri kitaplar hakkında her şey... Herkese uygun bir kitap vardır....
18 Ekim 2017 Çarşamba
Gece Uçuşu - Antonio Saint De Exupéry
Exupery Kimdir?
Exupery Kimdir?
Antoine Marie Jean-Baρtiste Roger, comte de Saint Exupery (29 Haziran 1900 - 31 Temmuz 1944), Fransız pilot, yazar ve şairdir. Özellikle "Küçük Prens" (Le Petit Prince) isimli eseriyle ünlenmiştir.
Kaynak: http://www.sozkimin.com/a/824-antoine-de-saint-exupery-kimdir-sozleri-ve-hayati.html#ixzz4vaVwS8qH
Kitabı epey eski olan 1996 MEB Yayınları basımından okudum. Çevirisini de Mukadder Sezgin ve Fuat Pekin yapmışlar.
Exupery İkinci Dünya Savaşı yıllarında yaşamıştır. Bu yıllarda yazarlar genellikle egzistansiyalizm akımına uygun ürünler ortaya koymuşlar. Ancak baktığımızda Exupery daha çok hümanizme önem vermektedir. Onun hümanizmi, özel olarak bir insanın savunması değil de insanların oluşturduğu bir sistemin, bütünlüğün savunmasıdır. Bu kitaptaki Riviere adlı karakterde de bunu açıkça görmekteyiz.
Ayrıca yazar bunun dışında; Kale, İnsanların Dünyası, Savaş Pilotu, Küçük Prens gibi kitaplarında da hayat felsefesini açıkça ortaya koyuyor. Yazara göre insanlar bir amaca hizmet ettiği sürece özgürdür. ( Ne kadar katılmasam da!)
Riviere kurallara bağlı, işini aşkla yapan ve hayattaki tek bağının havaalanındaki işi olduğunu düşünen bir müdür olarak karşımıza çıkıyor. Himayesindeki pilotların can güvenliği ve uçaklar onun sorumluluğundadır. Gece uçuşu gibi riskli bir işe o günün şartlarında girişmiş ve Fabien'in kasırgaya yakalandığı güne kadar bunu başarıyla sürdürmüştür. İşte Fabien'in o uçuşunu Exupery bize adeta yaşatmıştır.
Yazar romanı ilahi bakış açısıyla yazmıştır. Eserde insanı çeken şey insanların duygularının tasvir edilişi diyebiliriz.
Kitap az önce de bahsettiğim gibi 1996 basımıdır. Çevirenden veya basımdan kaynaklı bazı hatalar göze çarpmaktadır. Bunlar; "çiftlik" yerine "çiflik" yazılması, özel yer isimlerinin Türkçe okunduğu gibi yazılması, "motor" yerine "motör" , "yapılmayan" yerine "yapılmıyan" vb yazım hatalarıdır.
Yazar okuyana rahatsızlık verecek derecede betimleme, benzetmelere başvurmuştur. 104 sayfalık kitabı okurken bu kadar bunalabileceğim aklıma gelmezdi. Olay çok basit ve sığ, kişi oldukça dardır. Kendi de pilot olan yazar kendinden de bir şeyler katarak hayat görüşünü anlatmıştır. Pilot olmak isteyenlerin veya uçuş konusuna ilgi duyanların okuyup empati kurabilecekleri bir kitap.
Kitaba 10 üzerinden 5 puan veriyorum.
Yazımı beğendiyseniz paylaşabilirsiniz ve blogumu takip edebilirsiniz. Her yorum benim için değerlidir...
İyi okumalar...
Gülnihal - Namık Kemal
Namık Kemal Kimdir?
1840'da Tekirdağ'da doğdu. 1888'de vefat etti.
İttifak-ı Hakimiyet adlı gizli bir derneğe katıldı. Romantizm etkisiyle eserler verdi. Yapıtlarında halkı modernleştirmek, ayaklandırmak esastı. Tasfir-i Efkar Gazetesinde hükümeti eleştiren yazılar yayınladı. 1867'de gazete kapatıldı. 1868' Hürriyet Gazetesini çıkardı. 1872 yılında İbret Gazetesini kiraladı. İstanbul'dan uzaklaşması için Gelibolu Mutasarrıflığına atandı. Vatan Yahut Silistre oyunu buradayken yazıldı. Gedikpaşa Tiyatrosunda sahnelenince halk ayaklandı. Magosa'ya sürüldü. Toplum sorunlarından dil, sanat yazılarına kadar bir çok konuda 500'e yakın makale yazdı.
Diğer Oyunları; Vatan Yahut Silistre, Zavallı Çocuk, Akif Bey, Celaleddin Harzemşah, Kara Bela
Gülnihal
Beş perdelik 133 sayfalık bir oyundur.
İsmet isimli soylu bir kızı seven iki erkek; biri cesur, mert bir delikanlı Muhtar Bey, diğeri ise zalim, hileci, korkak Kaplan Paşa... Hayatını İsmet Hanım'a adamış Gülnihal kalfa, saf aşk, sadakat ve yalanlar...
İyi ve kötünün çatışması net bir şekilde görülüyor. Kaplan Paşa merhametsiz, kindar, namert biridir. Muhtar Bey ise mert, iyi yürekli, sevilen biridir.
Namık Kemal Tanzimat'ın getirdiği romantizmin etkisiyle sade bir eser vermiştir. Kurgu basit yapıdadır. Hikayede, Kaplan Paşa özelinde hükümete bir eleştiri olduğu söylenebilir. Ancak kitapta bazı yerlerde padişaha övgüler de bulunur. Bu da bana bazı tepkilerden korunmak için yapılmış gibi geldi.
Söz sanatlarını abartılı bir şekilde kullanmamıştır. Yinelemelere, benzetmelere tahammül edilebilecek seviyede yer vermiştir. Bu yönleriyle oyun akıcı bir şekilde okunuyor.
7. 8. sınıf öğrencilerinden tutun da yetişkinlere kadar herkesin okuyabileceği bir oyun sunulmuş bizlere.
İnsan ne olursa olsun zalime karşı boyun eğmemeli, sevdiğinden şüphe etmeyip asla vazgeçmemeli gibi bir ana düşünce çıkarılabilir.
Yazarın sade dili, benzetmelerdeki özgünlüğü kitaba ayrı bir tat katmış. Osmanlı'nın bazı durumlarına ışık tutan eser bir çırpıda okunabilmektedir. Aşk, intikam, kıskançlık gibi duygular oldukça iyi yansıtılmış.Bunun yanında kurgu biraz basit kalıyor. Bunun nedeni tiyatro türüyle yeni yeni tanışılmasından olabilir.
Kitaba 10 üzerinden 7 vermeyi doğru buluyorum.
Yazımı beğendiyseniz paylaşabilirsiniz ve blogumu takip edebilirsiniz. Her yorum benim için değerlidir...
İyi okumalar...
1840'da Tekirdağ'da doğdu. 1888'de vefat etti.
İttifak-ı Hakimiyet adlı gizli bir derneğe katıldı. Romantizm etkisiyle eserler verdi. Yapıtlarında halkı modernleştirmek, ayaklandırmak esastı. Tasfir-i Efkar Gazetesinde hükümeti eleştiren yazılar yayınladı. 1867'de gazete kapatıldı. 1868' Hürriyet Gazetesini çıkardı. 1872 yılında İbret Gazetesini kiraladı. İstanbul'dan uzaklaşması için Gelibolu Mutasarrıflığına atandı. Vatan Yahut Silistre oyunu buradayken yazıldı. Gedikpaşa Tiyatrosunda sahnelenince halk ayaklandı. Magosa'ya sürüldü. Toplum sorunlarından dil, sanat yazılarına kadar bir çok konuda 500'e yakın makale yazdı.
Diğer Oyunları; Vatan Yahut Silistre, Zavallı Çocuk, Akif Bey, Celaleddin Harzemşah, Kara Bela
Gülnihal
Beş perdelik 133 sayfalık bir oyundur.
İsmet isimli soylu bir kızı seven iki erkek; biri cesur, mert bir delikanlı Muhtar Bey, diğeri ise zalim, hileci, korkak Kaplan Paşa... Hayatını İsmet Hanım'a adamış Gülnihal kalfa, saf aşk, sadakat ve yalanlar...
İyi ve kötünün çatışması net bir şekilde görülüyor. Kaplan Paşa merhametsiz, kindar, namert biridir. Muhtar Bey ise mert, iyi yürekli, sevilen biridir.
Namık Kemal Tanzimat'ın getirdiği romantizmin etkisiyle sade bir eser vermiştir. Kurgu basit yapıdadır. Hikayede, Kaplan Paşa özelinde hükümete bir eleştiri olduğu söylenebilir. Ancak kitapta bazı yerlerde padişaha övgüler de bulunur. Bu da bana bazı tepkilerden korunmak için yapılmış gibi geldi.
Söz sanatlarını abartılı bir şekilde kullanmamıştır. Yinelemelere, benzetmelere tahammül edilebilecek seviyede yer vermiştir. Bu yönleriyle oyun akıcı bir şekilde okunuyor.
7. 8. sınıf öğrencilerinden tutun da yetişkinlere kadar herkesin okuyabileceği bir oyun sunulmuş bizlere.
İnsan ne olursa olsun zalime karşı boyun eğmemeli, sevdiğinden şüphe etmeyip asla vazgeçmemeli gibi bir ana düşünce çıkarılabilir.
Yazarın sade dili, benzetmelerdeki özgünlüğü kitaba ayrı bir tat katmış. Osmanlı'nın bazı durumlarına ışık tutan eser bir çırpıda okunabilmektedir. Aşk, intikam, kıskançlık gibi duygular oldukça iyi yansıtılmış.Bunun yanında kurgu biraz basit kalıyor. Bunun nedeni tiyatro türüyle yeni yeni tanışılmasından olabilir.
Kitaba 10 üzerinden 7 vermeyi doğru buluyorum.
Yazımı beğendiyseniz paylaşabilirsiniz ve blogumu takip edebilirsiniz. Her yorum benim için değerlidir...
İyi okumalar...
16 Ekim 2017 Pazartesi
Şeker Portakalı - Jose Mauro De Vasconcelos
Vasconcelos Kimdir?
1920 yılında Rio yakınındaki Bangu kentinde doğdu. Yarı Kızılderili yarı Portekizlidir. Irgatlık, balıkçılık garsonluk gibi işlerde çalışmıştır. 1942'de ilk romanı Yaban Muzu ile ünlü oldu ve ardından Şeker Portakalı, Güneşi Uyandıralım, Kayığım Rosinha, Kardeşim Rüzgar Kardeşim Deniz, Delifişek, Çıplak Sokak gibi romanlarıyla ünü Brezilya sınırlarını aştı. Eserleri pek çok ülkede ilgiyle okunmaktadır. 24 Temmuz 1984 Sao Paulo'da yaşamını yitirdi.
Şeker Portakalı
Beş yaşında haylaz bir çocuğun gözüyle anlatılan bu dramatik hikaye Aydın Emeç'in çevirisiyle bizlere sunuluyor. "Beş yaşında bir çocuğun ne yaşanmışlığı olabilir?" demeyin.
Zezé hem yaşıtlarından çok daha haylaz hem de görülmemiş bir hayal dünyasına sahiptir. Doğayla barışık bir çocuk olan Zezé; portakal ağacıyla, mahallesindeki Luciano adını verdiği yarasayla, kümeslerindeki tavuklarıyla konuşur ve onlar hakkında yeni şeyler öğrenmeye bayılır. Hayal dünyasının yanı sıra zeka seviyesi de yaşıtlarına oranla bir hayli gelişmiştir. Bu kadar olumlu özelliklerinin yanı sıra Zezé, on bir çocuklu işsiz bir babanın evladıdır. Onunla en çok Gloria adlı ablası ilgileniyor. Evde haylazlıkları yüzünden herkesten defalarca dayak yiyor, mahalledekiler bile ona "şeytan" diye sesleniyor. Zamanla kendisi de buna inanmaya başlıyor. Edmundo Dayısından ve kendisinden üç yaş büyük abisi Totoca'dan bir çok şey öğreniyor. Okumayı kendi kendine öğrenince okula yazdırılıyor. Bir gün okula giderken Portekizli Valadares adlı biriyle tanışıyor ve hayatı değişiyor onu babası yerine koyuyor ve bundan sonra dramatik hikaye insanı alıp götürüyor başka diyarlara.
Yazarın çocukluğundan izlerin bulunduğu bu kitap kahraman bakış açısıyla yazılmıştır. Tasvirlere sayfalarca yer vermeyen yazar bu sanatı gerektiği kadar kullanıyor mekan ve kişi tasvirleri oldukça başarılı görünüyor. Yazar okuyucuyu olayların içinde her an tutabilmeyi başarıyor.
Tatlı bir çocuğun başından geçen dramatik olaylar sayesinde okuyucunun merakı hep uyanık kalıyor. Yazar sürükleyiciliği de buna borçlu gibi görünüyor. Duru ve yalın anlatımı okuyucunun zihnini yormadan olaya odaklanmasını sağlıyor.
Çocukların hayal dünyasını anlamaya da faydalı olabilecek bu hikaye hakkında yazar, 20 yıldan fazla bir zaman yüreğinde taşıdığını söyler.
Hayatta tek varlığın zenginlik olmadığı, zeka ve eldekilerle yetinmenin de öneminin olduğu düşüncesi de bu kitaptan çıkarılabilecekler arasındadır.
Kitap hem bize yol gösteriyor hem de çocukların kalbine dokunabiliyor. Bu nedenle her yaş grubu okuyucuya tavsiye ediyorum. Kitaba bir okuyucu gözüyle 10 üzerinden 9 puan veriyorum.
Yazımı beğendiyseniz paylaşabilirsiniz ve blogumu takip edebilirsiniz. Her yorum benim için değerlidir...
İyi okumalar...
1920 yılında Rio yakınındaki Bangu kentinde doğdu. Yarı Kızılderili yarı Portekizlidir. Irgatlık, balıkçılık garsonluk gibi işlerde çalışmıştır. 1942'de ilk romanı Yaban Muzu ile ünlü oldu ve ardından Şeker Portakalı, Güneşi Uyandıralım, Kayığım Rosinha, Kardeşim Rüzgar Kardeşim Deniz, Delifişek, Çıplak Sokak gibi romanlarıyla ünü Brezilya sınırlarını aştı. Eserleri pek çok ülkede ilgiyle okunmaktadır. 24 Temmuz 1984 Sao Paulo'da yaşamını yitirdi.
Şeker Portakalı
Beş yaşında haylaz bir çocuğun gözüyle anlatılan bu dramatik hikaye Aydın Emeç'in çevirisiyle bizlere sunuluyor. "Beş yaşında bir çocuğun ne yaşanmışlığı olabilir?" demeyin.
Zezé hem yaşıtlarından çok daha haylaz hem de görülmemiş bir hayal dünyasına sahiptir. Doğayla barışık bir çocuk olan Zezé; portakal ağacıyla, mahallesindeki Luciano adını verdiği yarasayla, kümeslerindeki tavuklarıyla konuşur ve onlar hakkında yeni şeyler öğrenmeye bayılır. Hayal dünyasının yanı sıra zeka seviyesi de yaşıtlarına oranla bir hayli gelişmiştir. Bu kadar olumlu özelliklerinin yanı sıra Zezé, on bir çocuklu işsiz bir babanın evladıdır. Onunla en çok Gloria adlı ablası ilgileniyor. Evde haylazlıkları yüzünden herkesten defalarca dayak yiyor, mahalledekiler bile ona "şeytan" diye sesleniyor. Zamanla kendisi de buna inanmaya başlıyor. Edmundo Dayısından ve kendisinden üç yaş büyük abisi Totoca'dan bir çok şey öğreniyor. Okumayı kendi kendine öğrenince okula yazdırılıyor. Bir gün okula giderken Portekizli Valadares adlı biriyle tanışıyor ve hayatı değişiyor onu babası yerine koyuyor ve bundan sonra dramatik hikaye insanı alıp götürüyor başka diyarlara.
Yazarın çocukluğundan izlerin bulunduğu bu kitap kahraman bakış açısıyla yazılmıştır. Tasvirlere sayfalarca yer vermeyen yazar bu sanatı gerektiği kadar kullanıyor mekan ve kişi tasvirleri oldukça başarılı görünüyor. Yazar okuyucuyu olayların içinde her an tutabilmeyi başarıyor.
Tatlı bir çocuğun başından geçen dramatik olaylar sayesinde okuyucunun merakı hep uyanık kalıyor. Yazar sürükleyiciliği de buna borçlu gibi görünüyor. Duru ve yalın anlatımı okuyucunun zihnini yormadan olaya odaklanmasını sağlıyor.
Çocukların hayal dünyasını anlamaya da faydalı olabilecek bu hikaye hakkında yazar, 20 yıldan fazla bir zaman yüreğinde taşıdığını söyler.
Hayatta tek varlığın zenginlik olmadığı, zeka ve eldekilerle yetinmenin de öneminin olduğu düşüncesi de bu kitaptan çıkarılabilecekler arasındadır.
Kitap hem bize yol gösteriyor hem de çocukların kalbine dokunabiliyor. Bu nedenle her yaş grubu okuyucuya tavsiye ediyorum. Kitaba bir okuyucu gözüyle 10 üzerinden 9 puan veriyorum.
Yazımı beğendiyseniz paylaşabilirsiniz ve blogumu takip edebilirsiniz. Her yorum benim için değerlidir...
İyi okumalar...
15 Ekim 2017 Pazar
Küçük Prens - Antonio Saint Exupery
Exupery Kimdir?
Antoine Marie Jean-Baρtiste Roger, comte de Saint Exupery (29 Haziran 1900 - 31 Temmuz 1944), Fransız pilot, yazar ve şairdir. Özellikle "Küçük Prens" (Le Petit Prince) isimli eseriyle ünlenmiştir.
Kaynak: http://www.sozkimin.com/a/824-antoine-de-saint-exupery-kimdir-sozleri-ve-hayati.html#ixzz4vaVwS8qH
Exupery'nin başyapıtı..
Aslında edebiyat dünyasında nice romanlar yetkin eserler bulunmaktadır. Ancak çocuk kitabı diye nitelendirilen bu kitap, insana öyle dersler öyle çıkarımlar sunuyor ki o eserlerin hayatımızda değiştiremediği çoğu şeyi değiştirebiliyor.
Evet Küçük Prens bir çocuk kitabıdır belki ama büyükler okuduğunda içindeki hayata dair eleştirileri veya daha doğrusu yaşantımızdaki boşlukları, büyük gibi görünen meselelerimizin aslında ne kadar boş meseleler olduğunu gözler önüne seriyor.
Örneğin bilgili olduğunu düşündüğümüz insanlar bir kişiyi tanımak için "kaç kilo, kaç yaşında?" gibi rakamları merak eder oysa önemli olan onun nasıl vakit geçirdiği, nelerden hoşlandığı değil midir?
Küçük Prens'in bir gezegeni vardır. Ona evi gibi davranıp gözü gibi bakar. Dünya da böyledir, özen göstermezsen yaşanılamaz hale gelir.
"Sevdiğiniz çiçek milyonlarca yıldızdan birinde bile olsa yıldıza bakmak mutluluk için yeterlidir."
Bu sözden de anlaşılacağı gibi sevdiğimiz şey ne kadar uzakta olursa olsun onun varlığını bilmek bizi mutlu eder.
Küçük Prens yollara düşer gezegen gezegen gezer. Birinde kral vardır, her şeyi yönettiğini sanır, ancak emirleri makul şeylerdir, böylece otoritesi sarsılmaz. Sistemlere koşullara bağlıdır daha doğrusu onları da kendisinin yönettiğini düşünür. ( Bu durum bana, yazarın kralı imgesel olarak da olsa tanrıya benzettiğini düşündürdü.)
İkinci gezegende kendini beğenmiş biri yaşamaktadır. Övgüden başka konuşmalara kulak asmaz. (Tıpkı günümüzde de var olan bazı insanlar gibi.)
Üçüncü gezegende sarhoş vardır. Utancını unutmak için içer utancı ise içki içmesidir. (Kişinin kendinde unutmak istediği kusurlarını anımsattı.)
Dördüncü gezegende iş adamı vardır çok meşguldür kafasını işten kaldırmaz. Yıldızları satın aldığını söyler lakin ne bir eğlencesi vardır ne de başka bir şey.
Beşinci gezegende fener bekçisi vardır zaman çabuk geçtiğinden her dakika feneri yakıp söndürür.
Altıncı gezegende bir coğrafyacı vardır ancak herhangi bir keşfi bulunmadığından bir şey kaydedememiştir.
Yedinci gezegen dünya ise ona çok şey öğretecek ve bazen de anlamsız bakışlar atacaktır etrafa Küçük Prens..
Küçük prens tilkiyle karşılaşır, tilki ona bir hayat dersi verir. " İnsan ancak yüreğiyle bakınca gerçeği görür. Gerçeğin mayası gözle görülemez" der.
Evet Exupery tüm bunları düşünceleri eleştirmek için yazdı belki de. Belki de bu yüzden binlerce kez basıldı bu kitap..
Ne mi eleştirilmiş bu kitapta; paraya tapanlar, kendini ilah sananlar, kibirli insanlar, suçluluk duyan insanlar, tembel insanlar eleştirilmiş. İnsanlar onca şeyin kıymetini bilmezken bir damla suyla bile mutlu olunabileceğine değinilmiş.
Çocukların da okuyabileceği bu kitap yalın bir dille yazılmıştır tabi derin anlamları belli yaşa gelmemiş kişiler anlayamayabilir. Büyük puntolarla yazılmıştır. Şahıslar ve mekanlar bellidir ve basittir ancak dediğimiz gibi fikirler çok çok yoğundur.
Her yaştan okurları farklı diyarlara götürecek bu kitabı herkese tavsiye ediyorum.
Kitaba 10 üzerinden puan vermem gerekirse 8 verilebilir.
Yazımı beğendiyseniz paylaşabilirsiniz ve blogumu takip edebilirsiniz. Her yorum benim için değerlidir...
İyi okumalar...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)